Denizde dalgaların tepesinde oluşan beyaz köpükler için kullanılan İngilizcede bir deyim vardır. Bu poetik ifade, su üzerinde dörtnala koşan atların beyaz yelelerini andıran dalgaların çarpıcı görünümünden ilham alır. Yabancı denizciler beyaz atları gördüklerini birbirlerine "white horses out there" diyerek belirtirler. Fırtınada çoşan dalgaların gücünü ve heybetini betimlemek için bu şekilde bir ifade kullanılır.
Geminin baş tarafına vuran dalga ile köpüren sular gökyüzüne doğru yükselişe geçer ve rüzgarında etkisi ile çok kısa bir süre sonra sular köpük ve serpinti halini alarak (at formunu burada kazanırlar) geminin güvertesine ve denize doğru saçılarak ilerlerler. ışık, bu köpük kütleleri içinde kırılır ve yansır, dalgalara bembeyaz bir görünüm kazandırır. Dalga ne kadar büyük olursa beyaz atlar daha ihtişamlı ve haşmetli olur (at silüetine daha çok benzerler) ve dalga serpintileri gökte yavaşça süzülürken dört nala koşan beyaz bir at sürüsünün şiirsel ilerleyişini çok daha iyi gözlemlersiniz. Son kertede ise her şey aslına rücu edeceğinden su olarak yoluna devam eder, her ne kadar farklı şekillere bürünse de özü değişmez, doğanın güzelliğide burada yatıyor.
Benzer durum kıyı şeridinde de gözlemlenir, dalgakıran/mendireklere çarpan dalgaların serpintilerinin oluşturduğu at silüetleri, hem görsel hem de işitsel bir zenginlik sunar ancak açık denizde seyreden bir gemideki kadar belirgin olmayabilirler. Bununda nedeni hem gemi hem de dalga hareketli olduğu için birbirlerine çarptıklarında oluşan enerjinin daha büyük olmasından kaynaklıdır. Dalgakıran/mendirek ise sabit olduğu için beyaz atları gözlemleyebilmek için çok daha büyük dalgaların buralara vurması gerekmektedir. Bazı sahil şeritlerinde (özellikle okyanus kıyısında) surf'e uygun yerlerde de sıklıkla gözlenmektedir, hatta en iyi at formunu burada görme şansı daha yüksektir.
Yüzüklerin Efendisi'nde Arwen'in Nazgûllerden kaçarken nehir içinde dalga oluşturması ve bu dalgaların white horses'a dönüştüğünü görürüz.
Geminin baş tarafına vuran dalga ile köpüren sular gökyüzüne doğru yükselişe geçer ve rüzgarında etkisi ile çok kısa bir süre sonra sular köpük ve serpinti halini alarak (at formunu burada kazanırlar) geminin güvertesine ve denize doğru saçılarak ilerlerler. ışık, bu köpük kütleleri içinde kırılır ve yansır, dalgalara bembeyaz bir görünüm kazandırır. Dalga ne kadar büyük olursa beyaz atlar daha ihtişamlı ve haşmetli olur (at silüetine daha çok benzerler) ve dalga serpintileri gökte yavaşça süzülürken dört nala koşan beyaz bir at sürüsünün şiirsel ilerleyişini çok daha iyi gözlemlersiniz. Son kertede ise her şey aslına rücu edeceğinden su olarak yoluna devam eder, her ne kadar farklı şekillere bürünse de özü değişmez, doğanın güzelliğide burada yatıyor.
Benzer durum kıyı şeridinde de gözlemlenir, dalgakıran/mendireklere çarpan dalgaların serpintilerinin oluşturduğu at silüetleri, hem görsel hem de işitsel bir zenginlik sunar ancak açık denizde seyreden bir gemideki kadar belirgin olmayabilirler. Bununda nedeni hem gemi hem de dalga hareketli olduğu için birbirlerine çarptıklarında oluşan enerjinin daha büyük olmasından kaynaklıdır. Dalgakıran/mendirek ise sabit olduğu için beyaz atları gözlemleyebilmek için çok daha büyük dalgaların buralara vurması gerekmektedir. Bazı sahil şeritlerinde (özellikle okyanus kıyısında) surf'e uygun yerlerde de sıklıkla gözlenmektedir, hatta en iyi at formunu burada görme şansı daha yüksektir.
Yüzüklerin Efendisi'nde Arwen'in Nazgûllerden kaçarken nehir içinde dalga oluşturması ve bu dalgaların white horses'a dönüştüğünü görürüz.